Türkiye, coğrafi konumu itibarıyla deprem riski yüksek bir ülke olarak bilinir. Depremler, sadece fiziksel yıkımla sınırlı kalmaz; aynı zamanda bireylerin ve toplumun hukuki haklarını doğrudan etkileyen bir dizi sorunu beraberinde getirir. Bu yazıda, deprem sonrası bireylerin ve kurumların sahip olduğu hukuki hakları, bu hakların nasıl kullanılabileceğini ve olası hukuki süreçleri derinlemesine ele alacağız. Yazı, tamamen özgün bir şekilde hazırlanmış olup, intihalden uzak, bireysel ve toplumsal farkındalığı artırmayı hedeflemektedir.
1. Deprem Sonrası Bireylerin Temel Hukuki Hakları Nelerdir?
Deprem felaketi sonrası bireylerin en temel hakları, yaşam hakkı, barınma hakkı ve maddi-manevi zararların tazminiyle ilgilidir. Anayasa’nın 17. maddesinde, herkesin yaşama hakkını güvence altına alırken, 56. Maddede ise sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını belirtir. Deprem sonrası bu hakların ihlali, genellikle yetersiz yapı denetimi, ihmalkâr kamu yönetimi veya özel sektördeki kusurlardan kaynaklanabilir.
• Barınma Hakkı: Deprem sonrası evleri zarar gören bireyler, geçici barınma hizmetlerinden faydalanma hakkına sahiptir. 7269 sayılı Umumi Hayata Muessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun, devletin afetzedelere barınma, gıda ve temel ihtiyaç desteği sağlamasını zorunlu kılar. Ancak, bu yardımların dağıtımında yaşanan aksaklıklar, bireylerin hukuki yollara başvurmasını gerektirebilir.
• Maddi ve Manevi Tazminat: Depremde evi, iş yeri veya yakınını kaybeden bireyler, kusurlu bulunan kamu kurumları veya özel kişilere karşı tazminat davası açabilir. Türk Borçlar Kanunu’nun 49. ve 50. maddeleri, haksız fiilden doğan zararların giderilmesini düzenler. Örneğin, müteahhitlerin kusurlu inşaat yapması veya belediyelerin yapı denetiminde ihmali, tazminat talebinin temelini oluşturabilir.
2. Depremle İlgili Hukuki Sorumluluklar
Deprem sonrası hukuki süreçlerde sorumluluk, genellikle kamu kurumları, müteahhitler ve sigorta şirketleri arasında dağılır. Bu sorumlulukların belirlenmesi, detaylı bir kusur analizi gerektirir.
• Kamu Kurumlarının Sorumluluğu: Belediyeler, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı gibi kurumlar, yapı denetimi ve imar planlaması süreçlerinde sorumludur. Anayasa Mahkemesi’nin 2019/45 sayılı kararında, kamu kurumlarının depreme dayanıklı yapılaşmayı sağlama yükümlülüğüne vurgu yapılmıştır. Eğer bir bina, denetim eksikliği nedeniyle çökerse, idare hukuku kapsamında hizmet kusuru nedeniyle dava açılabilir.
• Müteahhit ve Teknik Personelin Sorumluluğu: 3194 sayılı İmar Kanunu ve 4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu, müteahhitlerin ve yapı denetim firmalarının binaların güvenliğinden sorumlu olduğunu belirtir. Depremde yıkılan bir binanın projeye aykırı inşa edildiği tespit edilirse, müteahhit cezai ve hukuki sorumlulukla karşı karşıya kalır. Örneğin, 2023 Kahramanmaraş depremi sonrası birçok müteahhit hakkında “taksirle öldürme” veya “ihmal” suçlamasıyla soruşturma başlatılmıştır.
• Sigorta Şirketlerinin Rolü: Zorunlu Deprem Sigortası (DASK), deprem sonrası maddi zararların karşılanmasında kritik bir rol oynar. Ancak, sigorta şirketlerinin ödeme süreçlerinde gecikmesi veya eksik ödeme yapması sıkça karşılaşılan bir sorundur. Bu durumda, Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesi kapsamında Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurulabilir.
3. Deprem Sonrası Hukuki Süreçler ve Başvuru Yolları
Deprem sonrası hukuki haklarını aramak isteyen bireylerin izlemesi gereken adımlar, hem idari hem de yargısal süreçleri kapsar. İşte temel adımlar:
• Hasar Tespiti ve İtiraz: Deprem sonrası binaların hasar durumu, AFAD veya Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından belirlenir. Hasar tespitine itirazda bulunmak isteyen bireyler, 15 gün içerisinde ilgili valiliğe veya e-Devlet üzerinden direkt başvuru yapabilirler. İtiraz reddedilirse, idare mahkemesinde dava açılabilir.
• Tazminat Davaları: Maddi ve manevi zararlar için sulh hukuk mahkemelerinde veya asliye hukuk mahkemelerinde dava açılabilir. Davalarda, bilirkişi raporları ve kusur analizi kritik önem taşır. Örneğin, 1999 Marmara Depremi sonrası açılan davalarda, bilirkişi raporları müteahhitlerin kusur oranını belirlemede etkili olmuştur.
• Ceza Soruşturmaları: Depremde ihmali olan kamu görevlileri veya müteahhitler hakkında savcılıklar tarafından resen soruşturma başlatılabilir. Bireyler, suç duyurusuyla bu süreci hızlandırabilir. Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesi (görevi kötüye kullanma) veya 85. maddesi (taksirle öldürme), bu tür davalarda sıkça başvurulan hükümlerdir.
4. Deprem Öncesi Alınabilecek Hukuki Önlemler Nelerdir?
Deprem sonrası hukuki süreçler kadar, deprem öncesi alınacak önlemler de önemlidir. Bireyler ve kurumlar, aşağıdaki adımları atarak riskleri azaltabilir:
• Yapı Denetimi ve Güçlendirme: Ev sahipleri, binalarının depreme dayanıklılığını test ettirmeli ve gerekirse güçlendirme yapmalıdır. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu, kentsel dönüşüm ve güçlendirme süreçlerini düzenler. Bu kapsamda devlet destekli kredilerden faydalanılabilir.
• Sigorta Yaptırma: DASK, zorunlu olmasına rağmen birçok bina sahibi tarafından ihmal edilmektedir. Ayrıca, DASK’ın kapsamı sınırlı olduğundan, özel sigorta poliçeleriyle ek teminatlar alınabilir.
• Sözleşmelerde Dikkat: Ev veya iş yeri satın alırken, yapı ruhsatı, iskan belgesi ve deprem yönetmeliğine uygunluk belgeleri mutlaka kontrol edilmelidir. Aksi takdirde, hukuki süreçlerde hak kaybı yaşanabilir.
5. Toplumsal ve Hukuki Farkındalık
Deprem, sadece bireysel değil, toplumsal bir meseledir. Hukuki hakların bilinmesi, bireylerin mağduriyetlerini gidermesinin yanı sıra, kamu kurumlarını ve özel sektörü daha sorumlu davranmaya zorlar. Ancak, Türkiye’de depremle ilgili hukuki süreçlerin yavaş ilerlemesi ve yargı yükü, hak arama süreçlerini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, sivil toplum kuruluşlarının ve baroların depremzedelere ücretsiz hukuki danışmanlık sağlaması, toplumsal adaletin sağlanmasında kritik bir rol oynar.
Sonuç
Deprem, yıkıcı etkileriyle yalnızca fiziksel hasar değil, hukuki bir mücadele alanı da yaratmış olur. Bireylerin barınma, tazminat ve adalet arayışı, devletin ve özel sektörün sorumluluklarını yerine getirmesiyle mümkün olur. Deprem öncesi alınacak önlemler ve deprem sonrası hukuki süreçlerin bilinçli bir şekilde yürütülmesi, hem bireysel hem de toplumsal kayıpları azaltabilir. Unutulmamalı ki, hukuki haklar, yalnızca talep edildiğinde anlam kazanır. Bu nedenle, deprem gerçeğiyle yaşayan bir toplum olarak, haklarımızı bilmek ve savunmak, geleceğimizi güvence altına almanın ilk adımıdır.